Herkesin tanrısı kendine benzer kimin sözü ?

Simge

New member
“Herkesin Tanrısı Kendine Benzer” Sözünün Ardındaki Hikâye

Arkadaşlar, bu sözü ilk duyduğumda “Ne kadar iddialı bir laf!” diye düşündüm. Sonra aklıma küçük bir kasabada geçen, yıllar öncesine dayanan bir hikâye geldi. Sizlerle paylaşmak istiyorum. Hem bu sözün anlamını biraz irdeleyelim hem de insanın tanrı algısının nasıl kendi karakterine yansıdığını görelim.

---

Kasabanın Hikâyesi

Bir zamanlar dağların arasında kalmış küçük bir kasaba varmış. Kasabada farklı görüşlerden, farklı inançlardan insanlar yaşarmış ama hepsinin ortak bir merakı varmış: “Tanrı nasıl biri?”

Kasabanın meydanında bir gün yaşlı bir bilge çıkmış ve demiş ki:

“İnsanın tanrısı kendi kalbine benzer. Kim nasıl biriyse, tanrısını da öyle görür.”

Bu söz kulaktan kulağa yayılmış, her evde tartışma konusu olmuş. Kimi “Doğrudur” demiş, kimi “Hayır öyle değil!” diye karşı çıkmış. İşte o günden sonra kasabada üç kişi bu tartışmanın sembolüne dönüşmüş: Hasan, Ayşe ve Elif.

---

Hasan: Çözüm Odaklı ve Stratejik

Hasan kasabanın genç tüccarlarından biriymiş. Zekâsı ve hesap yeteneğiyle herkesin saygısını kazanmış. O, Tanrı’yı büyük bir düzen kurucu, strateji ustası gibi görürmüş. Ona göre Tanrı bir satranç oyuncusuydu; insanları kare kare tahtada ilerleten, her hamleyi hesaplayan bir zihin.

Hasan’ın tanrı anlayışı, kendi kişiliğinin bir yansımasıydı. Stratejik, çözüm arayan, sorunları aklıyla çözmeye çalışan biri olduğu için Tanrı’yı da aynı şekilde hayal ederdi. Bir gün kahvede tartışırken şöyle dedi:

“Tanrı, insanlara görevler yükler. Kim bu görevleri doğru şekilde yerine getirirse kazanır. Her şey matematiksel bir denge üzerine kuruludur.”

---

Ayşe: Empati ve İlişkilerin Gücü

Ayşe ise kasabanın öğretmeniydi. Çocuklarla ilgilenmeyi, onların sorunlarını dinlemeyi çok severdi. O, Tanrı’yı sonsuz bir anne şefkatiyle düşünürdü. Tanrı onun gözünde, kırık kalpleri onaran, ağlayanları teselli eden, herkesin hikâyesini sabırla dinleyen bir dost gibiydi.

Ayşe, kahvehanedeki tartışmada Hasan’ın sözlerine gülümseyerek karşılık verdi:

“Senin tanrın hesaplar yapar, benim tanrım gönülleri onarır Hasan. Çocuklar ağladığında onları kucağına alır. İnsan yalnız kaldığında kulağına fısıldar. Tanrı’yı büyük bir matematikçi değil, sınırsız bir sevgi kaynağı gibi görüyorum.”

---

Elif: İki Dünyanın Arasında

Kasabanın en meraklı genci Elif’ti. O hem Hasan’ın stratejik yaklaşımından etkileniyor hem de Ayşe’nin empatik bakışını hayranlıkla dinliyordu. Elif, Tanrı’yı bazen büyük bir düzen kurucu, bazen de şefkatli bir dost gibi görüyordu. Onun için Tanrı hem aklın hem kalbin birleşimiydi.

Bir gün Elif, kasaba meydanında kendi düşüncesini şöyle açıkladı:

“Bence Tanrı bizim kalbimize göre şekil alıyor. Sen strateji arıyorsun Hasan, Tanrı sana satranç tahtası gibi görünüyor. Sen şefkat arıyorsun Ayşe, Tanrı sana kucak açan bir anne gibi geliyor. Ben ikinizin de haklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü herkesin tanrısı kendine benzer.”

---

Kasaba Halkının Tartışması

Bu tartışma günlerce sürdü. Erkekler genellikle Hasan’ın tarafını tutarak Tanrı’yı bir düzenin ve disiplinin simgesi olarak tanımladı. Onlara göre Tanrı, kurallar koyan ve hayatı bir plan dâhilinde yöneten güçlü bir varlıktı.

Kadınlar ise Ayşe’nin tarafını seçti. Tanrı’yı kalplerine benzettiler; sabır, şefkat, merhamet ve duygular üzerinden anlattılar. Onlar için Tanrı, insanın ruhunu anlayan, gözyaşını silen, sevgiyle kucaklayan bir varlıktı.

Elif’in arada kalışı ise kasaba halkının çoğunun hislerine tercüman oldu. Çünkü çoğu insan bir yandan kurallar ve düzen isterken, diğer yandan şefkat ve merhamete ihtiyaç duyuyordu.

---

Hikâyenin Sonu: Sözün Sırrı

Bir gün kasabanın yaşlı bilgesi tekrar meydana geldi. Herkes onun yanına koştu ve şu soruyu sordu:

“Peki doğru olan hangisi? Tanrı strateji kurucu mu, şefkat kaynağı mı?”

Bilge, uzun bir sessizlikten sonra şunu söyledi:

“Çocuklarım, ben yıllardır şunu gözlemledim: Kim nasıl biriyse, tanrısını da öyle hayal eder. Öfkeliyse, tanrısı da öfkeli olur. Merhametliyse, tanrısı da merhametli olur. Herkesin tanrısı kendine benzer.”

Bu söz kasabada yankılandı ve yıllar geçse de unutulmadı. İnsanlar artık Tanrı hakkında tartışırken birbirlerine kızmak yerine, kendi iç dünyalarını anlamaya çalıştılar.

---

Forum Yorumuna Dönüşen Hikâye

Arkadaşlar, gördüğünüz gibi bu söz sadece felsefi bir iddia değil, insanın kendi aynasına bakması gibi bir şey. Hasan gibi stratejik biriysek Tanrı bize bir mühendis gibi görünür. Ayşe gibi empati doluysak Tanrı bir anne gibi karşımıza çıkar. Elif gibi arada kalmışsak Tanrı bazen bir yol gösterici, bazen de bir dost olur.

İşte o yüzden, bu sözü duyduğumda hep bu hikâyeyi hatırlarım: “Herkesin tanrısı kendine benzer.” Çünkü aslında insan, Tanrı’ya bakarken önce kendini görür.

Ve forumda bu tartışmayı açıyorum: Sizce sizin tanrınız size ne kadar benziyor?
 
Üst