Toplantı türemiş midir ?

Simge

New member
Toplantı Türemiş Midir? Bir Hikâye Üzerinden Düşünmek

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle içimi ısıtan, aynı zamanda düşündüren bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hikâye, aslında bir soru etrafında dönüyor: Toplantı türemiş midir? Belki çoğunuz bu soruyu ilk kez duyuyorsunuz, belki de birçoğunuz, hepimizin yaşadığı o toplantı masalarındaki sıkıcı anlardan birini hatırlıyorsunuzdur. Ama bu seferki hikaye, bir toplantının ötesine geçiyor ve ilişkiler, empati, strateji, çözüm arayışları üzerine derin bir anlam taşıyor.

Gelin, hikâyenin kahramanlarına birlikte göz atalım. Kadın ve erkek karakterler üzerinden bu soruyu irdeleyecek ve belki de hepimizin bu konuda daha farklı bir perspektif kazanmasını sağlayacak bir yolculuğa çıkacağız. Hepinizin düşüncelerini almak isterim, o yüzden hikayeyi dinledikten sonra yorumlarınızı esirgemeyin.

Bir Toplantının Başlangıcı: İki Farklı Dünyadan İki İnsan

Bahar, sabahın erken saatlerinde, güne başlamadan önce masasına oturdu. Kendine bir kahve yaptı, bilgisayarını açtı ve gözleri odanın her köşesine değdi. Bugün büyük bir toplantı vardı; hem de özel bir toplantı. O, insanları bir araya getiren, sorunları dinleyip çözüm önerileri sunan, empatik bir liderdi. İletişim onun güçlü yanıyordu. Herkesin fikirlerini dinlemeyi, toplumsal bağları anlamayı çok iyi biliyordu. Ama işin zor kısmı, toplantının sadece iş değil, bir insan ilişkisi de yaratacak olmasıydı.

Gün boyunca hazırladığı raporları gözden geçirdi, her şeyin mükemmel olduğuna emindi. Fakat bir soru sürekli aklını kurcalıyordu: Bu toplantı gerçekten ne kadar etkili olacaktı? İnsanları dinlemek, onlara empatik bir şekilde yaklaşmak önemliydi, ancak çözüm üretmek de gerekiyordu. Sorunları tespit etmek ve çözüm geliştirmek için de bir strateji kurmalıydı.

Saatler ilerledikçe toplantı zamanı yaklaşmaya başladı. Bahar, toplantıya hazırlık yaparken masasında başka bir adam da vardı. O adamın adı Murat’tı. Murat, Bahar’ın zıddıydı. O, daha çok çözüm odaklı bir insan, her şeyin stratejik bir yönü olduğuna inanıyordu. Toplantılarda çoğu zaman fikrini belirtmekte, önerilerde bulunmakta tereddüt etmezdi. Sorunları hızlıca tespit eder, pratik çözüm yolları üretirdi. Murat’ın bakış açısı genellikle daha analitikti, bazen empatiyi biraz eksik bıraktığı da olurdu.

Toplantı Salonu: Fikirlerin Çarpışması

Saat tam olarak 10:00’du ve herkes toplantı salonuna girmeye başladı. Bahar, her bir çalışanına tek tek göz attı. Murat ise yerini almıştı ve bir an önce başlayacaklarını biliyordu.

Toplantı başladı. Bahar, ilk olarak herkesin sesini duymak istedi. Herkes sırasıyla sorunları dile getirdi. Birçok kişi, kurum içindeki süreçlerin karmaşıklaştığını, belirsizliklerin arttığını söylüyordu. Bahar her bir kişinin fikrini dikkatle dinledi. Onlara duyduğu empati, onları bir arada tutuyor, daha samimi bir ortam yaratıyordu. Fakat, Murat beklediği anda söze girdi. “Herkes çok doğru şeyler söylüyor, fakat çok dağılmaya başladık. Hedefimize odaklanmamız lazım. Şu şu adımları atarak bu sorunu çözebiliriz, her şeyin net olması lazım” dedi. Murat, tüm dikkatleri stratejisine çekmişti. Bahar, biraz duraksadı ve derin bir nefes aldı. Onun empatik yaklaşımıyla Murat’ın çözüm odaklı tavrı arasında büyük bir fark vardı. Ancak ikisi de aslında bir noktada haklıydı.

Bahar, toplantıyı yönlendirmeye başladı. Murat’ın çözüm önerilerine karşılık, herkesin gerçekten ne hissettiğini sormadan çözüme varmanın ne kadar etkili olabileceğini sorguladı. Empati, çözüm önerilerinin ne kadar sağlam olacağını belirleyecekti. Fakat Murat, Bahar’ın biraz daha geç ve daha duygusal yaklaşmasını savunuyordu. “Toplantılar işte böyle uzar, çok fazla duygusallığa girersek hiçbir yere varamayız,” diyordu.

Hikayenin Dönüm Noktası: Gerçek Çözüm Ne?

Görünüşte iki farklı yaklaşım vardı: Bahar, insanları dinleyip ilişkileri pekiştirmeyi savunuyor, Murat ise çözüm odaklı, stratejik bir yol haritası arıyordu. Fakat asıl soru şuydu: Hangisi doğruydu? Gerçekten toplantılar sadece stratejik adımlar ve çözüm önerileriyle mi çözüme kavuşuyordu, yoksa insanların hislerine, ilişkilerine, güvenlerine ne kadar önem veriliyordu?

Bir noktada Bahar, herkesi biraz daha derinlemesine düşündürmeye başladı. Murat’ın önerileri doğruydu, fakat belki de biraz daha fazla zaman ayırarak, herkesin katılımını sağlamak daha etkili bir çözüm yaratacaktı. Murat da Bahar’ın yaklaşımını anlamaya çalıştı. Sonunda, toplantı sonunda herkesin farklı bakış açılarıyla kabul edebileceği bir yol haritası oluşturulmuştu. Strateji ve empati bir arada çalışmıştı.

Ve en güzel şey, toplantının sonunda herkesin, yalnızca işin değil, ilişkilerin de ne kadar önemli olduğunu fark etmiş olmasıydı.

Sonuç: Toplantı Gerçekten Türemiş Midir?

Bu hikâyede, her iki yaklaşım da önemliydi. Belki de doğru olan, bazen empati ile çözüm odaklı düşünmenin bir arada olabilmesiydi. Her şeyin stratejik olması, insanları birbirine bağlamaktan ve duygusal anlamda onlara dokunmaktan daha önemli değildi. Murat’ın stratejik düşünme becerisi çok değerliydi, ama Bahar’ın insanları bir araya getirmesi de en az o kadar önemliydi.

Sizce, toplantılar sadece çözümler ve stratejilerle mi türemiştir, yoksa insan ilişkilerinin ve empatisinin de bir yeri var mıdır? Hangi yaklaşım daha güçlüdür? Belki de doğru cevap, ikisinin de birbirini tamamlayacak şekilde harmanlanmasındadır.

Hikâyeye nasıl bağlandınız? Yorumlarınızı merakla bekliyorum!
 
Üst