Topkapı Sarayı padişahlara yıllarca ev sahipliği yapan Osmanlı'nın en gözde saraylarından biridir. Biz de sizler için Topkapı Sarayı'nın tarihini araştırdık ve geniş bilgilere yer verdik. İyi okumalar dileriz.
Topkapı Sarayı'nın Tarihi
Fatih Sultan Mehmed, halkın “zeytunluk” dediği kısmen konut alanı olarak kullanılmaya başlanan 592.600 metrekarelik araziye taht merkezini taşımak için yeni bir saray yaptırma kararı aldığı nakledilmektedir. Bu mevki bir zamanlar “Bağçeler Burnu” denilen İstanbul’un en doğu burnunu işgal etmektedir. Sarayın bulunduğu mevkide Bizans zamanında “yüksek belde” manasına gelen Akropol bulunuyordu.
15. yüzyılda yaşayan Angiolello’nun naklettiğine göre, etrafı duvarlarla çevrili, üç büyük avlusu olan Yeni Saray yapıldıktan sonra Fatih ve erkanı orada yaşamaya başlamıştı, Eski Saray’da ise cariyeler ve hizmetli kadınlar kalmaya devam ediyordu. 1537’de Matrakçı Nasuh İstanbul minyatüründe, Birinci Avlu’dan Dördüncü Avlu’ya kadar tüm sarayı resmetmiş, her avluyu farklı bir renkte vurgulamıştır. Birinci avlunun rengi toprak rengi, İkinci Avluda yeşillikler, ağaçlar ve Üçüncü Avlu’da su ögesi ardından deniz surlarına kadar yeşil bahçe içerisinde ağaçlar görülmektedir.
1479’da yapılmış kayıp bir çizimden kopya eden Giovanni Andrea Vavassore’un 1520 tarihli eseri ve sonrasında çizilmiş olan benzerlerinde Topkapı Sarayı, art arda gelen sur duvarının çevrelediği teraslar üzerinde yükselen yapılar topluluğu olarak gösterilmiştir. Bu çalışma kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, bu çizimlerin tam olarak gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılmıştır.
Necipoğlu, Bitlisi’nin 16. Yüzyıl başlarında, II. Mehmed’in arazinin temellerinin düzeltilmesini, tepeden denize inen dik yamaçta eski akropolün istinat duvarlarını içine alarak bir dizi teras yapılmasını emrettiğini ve bu katlı terasların Vavassore ve Wilhelm Dilich'in yayınladığı İstanbul haritalarında görüldüğünü söylemektedir. Dilich’in de İstanbul’a hiç gelmediğini ve Lorichs’in kayıp çizimine dayanarak yapmış olabileceğini belirtmektedir.
Fakat Lorichs’in 1559’daki çizimine bakacak olursak, avlular yatay doğrultuda düz bir şekilde ilerlerken denize doğru doğal bir topoğrafya ile eğimin başladığı görülmektedir. Dilich’in 1606’daki iki çiziminde de bu doğal eğim ve aynı yıl yayınladığı diğer çiziminde duvarlar ile oluşturulan teraslar dikkat çekmektedir.
Bu Araştırma kapsamında, gerçeği çok yansıtmadığı kanaatinde olunan Vavassore’un çiziminde şunlar dikkat çekmektedir: Merkezde olan bir anıtsal yapı ve etrafındaki yapılar topluluğunu saran sur duvarlarının çevrelediği teraslar ile aşağı deniz surlarına doğru inmektedir. Çizimin ortasında yer alan büyük yapı birebirlerinde sultanın yaşadığı yer olarak isimlendirilmiştir. Bu görüntü akla Eski Saray’daki sultanın anıtsal boyuttaki diğer yapıların önüne geçen kasrını getirmektedir. Fakat Topkapı Sarayı’nda sultan yalnız başına böyle bir anıtsal yapıda değil, içoğlanlarıyla birlikte Enderun Avlusu’nda, diğer yapılara karşı üstünlük kurmaya çalışmayan Has Oda’sında yaşadığı görülmektedir.
1481 tarihli Buondelmonti çizimine bakacak olursak, Fatih Köşkü’nün göründüğü Üçüncü Avlu’nun altında bir sıra duvarın altından deniz surlarına kadar ağaçlar ile doğal bir örtü başlamaktadır.
Bitlisî’nin, Fatih Sultan Mehmed dönemini (1451-1481) anlatan VII. Ketîbe’sinin çevirisinde, dönemin en maharetli mühendisleriyle görüşen Fatih Sultan Mehmed’in Yeni Sarayı için halktan satın alınan arazideki evlerin yıkılarak arazinin düzeltildiğini, çimenlik ve oturma mahallerinin yapıldığını, tepenin en yüksek noktasına sarayın konumlandığını ve bu noktadan denize kadar bahçeler, denizi gören geniş pencereli binalar ve köşklerin yapıldığını ifade etmektedir. Özellikle kat kat terasların yapıldığından bahsedilmez
Sonuç olarak, terasların olduğunu fakat çizimlerdeki gibi birbirini saran dört tane sur duvarı gibi değil günümüzdeki gibi önce düz bir şekilde devam eden sonrasında eğimli bir şekilde inen topoğrafyaya dağılmış şekilde yapılan yer yer köşklerle teraslar gelmektedir. Vavassore’un çizimi ise yanıltmaktadır.
Sarayın yapım tarihi ile ilgili birçok görüş bulunmaktadır. Sarayın giriş kapısı olan Bab-ı Humayunun üzerindeki Arapça kitabede, bu mübarek kalenin Fatih Sultan Mehmed’in emriyle 883 senesinin Ramazan ayında (M. Kasım/Aralık 1478) yapıldığı yazılıdır. Bitlisî, Eski Saray’da Sultanın yaklaşık 25 sene boyunca ikametgâh ettiğini ve 1479/80’de şehir merkezinden ve kalabalıktan uzak bir noktaya, yeni bir saray yaptırma kararı aldığını söylemektedir. 15. yüzyılda Tursun Bey de, Eski Sarayın konumunun şehrin ortasında olduğu gerekçesiyle II. Mehmed’in sarayında iki yıl kadar ikamet ettiğini ve yeni saray yaptırma kararı aldığını, sarayın yapımı için, Arap, Acem, Rum ve Osmanlı ülkelerinden mimar ve mühendislerin gelip, 8 yılda sarayın inşasının tamamlandığını ve Fatih’in 1461’de yeni sarayında ikamet etmeye başladığını ifade etmektedir. Tursun Bey’in çağdaşı tarihçi Kritovoulos ise 1459 tarihini vermektedir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi de Bab-ı Hümayun'un üzerindeki bir kitabede aynı tarihi okuduğunu söyler. Kritovulos ve Evliya Çelebi’den dayanarak Necipoğlu, Topkapı Sarayı'nın yapılış tarihçesi iki ana evreye bölmüştür: 1459 ile 1468 arasında bir asmabahçeye bakan İkinci ve Üçüncü avlulardan ibaret olan ana bölüm yapıldıktan sonra 1478'de Kal'atü's-Sultaniyye duvarları ile çevrilmiş olan dış bahçe köşkleri eklenmiştir.39 Metin And da bu görüşe katılmaktadır. Tahsin Öz sarayın yapım tarihlerini 1472-78 arasında, Uzunçarşılı ise 1465-1478 arasında sınırlandırmaktadır. Eyice de 1478’de Sur-i Sultanî’nin inşa edilmesiyle Topkapı Sarayı’nın sınırlarının belli olduğunu belirtmektedir.
Topkapı Sarayı'nın Tarihi
Fatih Sultan Mehmed, halkın “zeytunluk” dediği kısmen konut alanı olarak kullanılmaya başlanan 592.600 metrekarelik araziye taht merkezini taşımak için yeni bir saray yaptırma kararı aldığı nakledilmektedir. Bu mevki bir zamanlar “Bağçeler Burnu” denilen İstanbul’un en doğu burnunu işgal etmektedir. Sarayın bulunduğu mevkide Bizans zamanında “yüksek belde” manasına gelen Akropol bulunuyordu.
15. yüzyılda yaşayan Angiolello’nun naklettiğine göre, etrafı duvarlarla çevrili, üç büyük avlusu olan Yeni Saray yapıldıktan sonra Fatih ve erkanı orada yaşamaya başlamıştı, Eski Saray’da ise cariyeler ve hizmetli kadınlar kalmaya devam ediyordu. 1537’de Matrakçı Nasuh İstanbul minyatüründe, Birinci Avlu’dan Dördüncü Avlu’ya kadar tüm sarayı resmetmiş, her avluyu farklı bir renkte vurgulamıştır. Birinci avlunun rengi toprak rengi, İkinci Avluda yeşillikler, ağaçlar ve Üçüncü Avlu’da su ögesi ardından deniz surlarına kadar yeşil bahçe içerisinde ağaçlar görülmektedir.
1479’da yapılmış kayıp bir çizimden kopya eden Giovanni Andrea Vavassore’un 1520 tarihli eseri ve sonrasında çizilmiş olan benzerlerinde Topkapı Sarayı, art arda gelen sur duvarının çevrelediği teraslar üzerinde yükselen yapılar topluluğu olarak gösterilmiştir. Bu çalışma kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, bu çizimlerin tam olarak gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılmıştır.
Necipoğlu, Bitlisi’nin 16. Yüzyıl başlarında, II. Mehmed’in arazinin temellerinin düzeltilmesini, tepeden denize inen dik yamaçta eski akropolün istinat duvarlarını içine alarak bir dizi teras yapılmasını emrettiğini ve bu katlı terasların Vavassore ve Wilhelm Dilich'in yayınladığı İstanbul haritalarında görüldüğünü söylemektedir. Dilich’in de İstanbul’a hiç gelmediğini ve Lorichs’in kayıp çizimine dayanarak yapmış olabileceğini belirtmektedir.
Fakat Lorichs’in 1559’daki çizimine bakacak olursak, avlular yatay doğrultuda düz bir şekilde ilerlerken denize doğru doğal bir topoğrafya ile eğimin başladığı görülmektedir. Dilich’in 1606’daki iki çiziminde de bu doğal eğim ve aynı yıl yayınladığı diğer çiziminde duvarlar ile oluşturulan teraslar dikkat çekmektedir.
Bu Araştırma kapsamında, gerçeği çok yansıtmadığı kanaatinde olunan Vavassore’un çiziminde şunlar dikkat çekmektedir: Merkezde olan bir anıtsal yapı ve etrafındaki yapılar topluluğunu saran sur duvarlarının çevrelediği teraslar ile aşağı deniz surlarına doğru inmektedir. Çizimin ortasında yer alan büyük yapı birebirlerinde sultanın yaşadığı yer olarak isimlendirilmiştir. Bu görüntü akla Eski Saray’daki sultanın anıtsal boyuttaki diğer yapıların önüne geçen kasrını getirmektedir. Fakat Topkapı Sarayı’nda sultan yalnız başına böyle bir anıtsal yapıda değil, içoğlanlarıyla birlikte Enderun Avlusu’nda, diğer yapılara karşı üstünlük kurmaya çalışmayan Has Oda’sında yaşadığı görülmektedir.
1481 tarihli Buondelmonti çizimine bakacak olursak, Fatih Köşkü’nün göründüğü Üçüncü Avlu’nun altında bir sıra duvarın altından deniz surlarına kadar ağaçlar ile doğal bir örtü başlamaktadır.
Bitlisî’nin, Fatih Sultan Mehmed dönemini (1451-1481) anlatan VII. Ketîbe’sinin çevirisinde, dönemin en maharetli mühendisleriyle görüşen Fatih Sultan Mehmed’in Yeni Sarayı için halktan satın alınan arazideki evlerin yıkılarak arazinin düzeltildiğini, çimenlik ve oturma mahallerinin yapıldığını, tepenin en yüksek noktasına sarayın konumlandığını ve bu noktadan denize kadar bahçeler, denizi gören geniş pencereli binalar ve köşklerin yapıldığını ifade etmektedir. Özellikle kat kat terasların yapıldığından bahsedilmez
Sonuç olarak, terasların olduğunu fakat çizimlerdeki gibi birbirini saran dört tane sur duvarı gibi değil günümüzdeki gibi önce düz bir şekilde devam eden sonrasında eğimli bir şekilde inen topoğrafyaya dağılmış şekilde yapılan yer yer köşklerle teraslar gelmektedir. Vavassore’un çizimi ise yanıltmaktadır.
Sarayın yapım tarihi ile ilgili birçok görüş bulunmaktadır. Sarayın giriş kapısı olan Bab-ı Humayunun üzerindeki Arapça kitabede, bu mübarek kalenin Fatih Sultan Mehmed’in emriyle 883 senesinin Ramazan ayında (M. Kasım/Aralık 1478) yapıldığı yazılıdır. Bitlisî, Eski Saray’da Sultanın yaklaşık 25 sene boyunca ikametgâh ettiğini ve 1479/80’de şehir merkezinden ve kalabalıktan uzak bir noktaya, yeni bir saray yaptırma kararı aldığını söylemektedir. 15. yüzyılda Tursun Bey de, Eski Sarayın konumunun şehrin ortasında olduğu gerekçesiyle II. Mehmed’in sarayında iki yıl kadar ikamet ettiğini ve yeni saray yaptırma kararı aldığını, sarayın yapımı için, Arap, Acem, Rum ve Osmanlı ülkelerinden mimar ve mühendislerin gelip, 8 yılda sarayın inşasının tamamlandığını ve Fatih’in 1461’de yeni sarayında ikamet etmeye başladığını ifade etmektedir. Tursun Bey’in çağdaşı tarihçi Kritovoulos ise 1459 tarihini vermektedir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi de Bab-ı Hümayun'un üzerindeki bir kitabede aynı tarihi okuduğunu söyler. Kritovulos ve Evliya Çelebi’den dayanarak Necipoğlu, Topkapı Sarayı'nın yapılış tarihçesi iki ana evreye bölmüştür: 1459 ile 1468 arasında bir asmabahçeye bakan İkinci ve Üçüncü avlulardan ibaret olan ana bölüm yapıldıktan sonra 1478'de Kal'atü's-Sultaniyye duvarları ile çevrilmiş olan dış bahçe köşkleri eklenmiştir.39 Metin And da bu görüşe katılmaktadır. Tahsin Öz sarayın yapım tarihlerini 1472-78 arasında, Uzunçarşılı ise 1465-1478 arasında sınırlandırmaktadır. Eyice de 1478’de Sur-i Sultanî’nin inşa edilmesiyle Topkapı Sarayı’nın sınırlarının belli olduğunu belirtmektedir.