Doğru (mu) Gerçek (mi)

Bakec

New member
Doğru ve Gerçek.
Epistemolojinin binlerce yıldır net bir cevap veremediği doğru ve gerçek nedir sorularına "cevap buldum!" demeyi çok isterdim lakin böyle bir ukalalık yapmayacağım. Benim yapacağım şey, bu iki kavramın en yalın anlamlarını alıp, topluma ve ideal bir geleceğe ışık tutmak. Işık tutmak, bunu da yapabilmeyi çok isterdim ama ben dibindeki karanlığını bile aydınlatamayan mumum. Ateşlenmeye muhtaç ve erimeye yüz tutmuş. Klasik felsefeyi ve modern felsefeyi de bilmiyorum. Bir çoğunun adını dahi bilmediğiniz filozofların düşüncelerini serip, karşılaştırma gibi bir çaba içerisine girmeyeceğim. Çünkü bir çoğunun adını ben de bilmiyorum. Düşüncelerini de. Bildiğim bir şey varsa düşünmemiz gerektiği ama sorunumuz da burada, nasıl düşüneceğimizi bilmiyoruz. Bir fizolof seçip, onun oluşturduğu çemberde sorular sorup, onun evreninde, ona benzeyerek soracağımız sorulara yine ona benzer cevaplar bularak yeni çemberler oluşturmak istemiyorum.


Biz, içimizde doğru diye kodladığımız olay ve olguları; dışarıda görülen, duyulan, yaşanılan ve adına gerçek denilen olay ve olgularla çarpıştırmak istiyoruz. Birbirine içkinmiş gibi görünen bu kavramların aralarındaki derin farklılıklara değinmek istiyorum. Bunu felsefe alanındaki eksikliklerimizden dolayı kavramlar kullanarak soyut bir anlatım yerine, elimizden geldiğince somut örneklerle -toplumda var olan haliyle- göz önüne sermeye çalışacağım.



Kendi aykırısını hemen kendine çeken, kendinde kaybeden; aykırısını kendileştiren, günümüz toplumunda para en büyük değer haline dönüşmüş bulunmakta. Makineleşmenin bir sonucu olarak, yabancılaşma artmış ve ilişkiler mekanikleşmiştir. Doğadan ve topraktan uzaklaşan bizler, üretimden uzaklaşmış ve tüketim yani vitrin toplumuna dönüşmüş haldeyiz. Lakin vitrinin önündeki de vitrindeki de biziz. Toplumları etkileyen küreselleşmeyle ilgili söyleyeceklerim de var lakin konumuzdan sapacağımı düşündüğümüzden dolayı değinmek istemiyorum. Çünkü anlamayacaksınız.(espri :D). Küreselleşme hakkında da bir şey bilmiyorum!


Gel gelelim yazımın konusu olan bireyin doğruları ve toplumun gerçeklerinin çatışması sonucunda bireyde meydana gelen nevrozlara. Neden bireyin gerçekleri ve toplumun doğruları değil sorusuna cevap vermek istiyorum. Ben gerçeği, toplumda yerleşik olan, varlığı inkar edilemeyen ve bireyin bilincinin dışındaki olgular olarak tanımlıyorum. Doğru ise bence daha minör bir alanda tutulmalıdır. Çünkü doğru, gerçeğin aksine bireyle birlikte var olur ve bireyin zihninde şekillenir. Her zihin kendi doğrusunu üretebildiğinden dolayı doğruluk oldukça değişken bir olgudur.

Kavramsal çelişkiler içerisinde sıkışıp kaldığımız bütün metalar, bizi doğruluk ve gerçekliğin edimsel varlığını reddetmeye götürür. Marx bugün gelsin desin ki Van sokaklarında proleterya devrimi gerçekleştirmek için komünal bir hareket düzenleyelim; büyük ihtimalle diyeceğimiz ilk şey şu olacak; benim doğrularım bu değil ki.
 
Üst