Melis
New member
“Say Your Name Ne?”
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle, basit gibi görünen ama içine derin anlamlar sığdıran bir anımı paylaşmak istiyorum. Belki siz de okurken kendi hayatınızdaki benzer karşılaşmaları hatırlarsınız. Hikâye, bir ismin ardındaki bağ kurma çabasıyla başlıyor ama içinde insanın ruhuna dokunan çok şey var.
---
Kasabanın Yeni Misafiri
Yaşadığım küçük sahil kasabası, yaz kış sakinliğini koruyan, herkesin birbirini tanıdığı bir yerdi. Bir gün limanda, denizden yeni gelmiş teknelerin yanında otururken, kasabaya yeni taşındığını öğrendiğim bir genç kadınla tanıştım. Adını sormak için yanaştım. İngilizce konuşuyordu.
“Say your name ne?” dedim, belki biraz tuhaf bir karışım oldu ama gülümsedi. Adını söyledi, ama o an fark ettim ki isimden önce hissettiğim şey, onun da burada bizim gibi biri olma çabasıydı.
Yanımızda duran Ahmet Abi, hemen devreye girdi. Yıllardır limanda balıkçılık yapan, pratik zekâsıyla tanınan biridir. Onun yaklaşımı hep stratejik olur; “Nereden geldin, ne iş yaparsın, burada ne planlıyorsun?” diye sorar. İnsanların hikâyelerini çözmeye çalışır.
Oysa kasabanın gönül insanı Emine Abla da oradaydı. O, insanların önce duygusunu görür. “Yorulmuşsun galiba, uzun yol yaptın mı?” diye sordu yeni gelen kadına. Sesi, sanki yıllardır tanıdığı birine konuşur gibiydi.
---
İki Yaklaşım, İki Dünya
Ahmet Abi’nin soruları art arda geliyordu:
— Burada çalışacak mısın?
— Nerede kalıyorsun?
— Türkçe biliyor musun?
O, bilgiyle köprü kurmaya çalışıyordu. Eğer karşısındakini tanırsa, ona yardım etmenin yollarını daha iyi bulabilirdi.
Emine Abla ise başka bir yoldan ilerliyordu:
— Burada çok güzel gün batımı olur, ister misin birlikte izleyelim?
— Aç mısın? Sana ev yapımı börek getireyim.
O, hislerle köprü kuruyordu. Karşındaki kişinin kalbini ısıtarak bağ kurmayı seçiyordu.
Ben ise ortada bir yerdeydim. Bir yandan Ahmet Abi’nin sorularına hak veriyor, bir yandan Emine Abla’nın sıcak yaklaşımını hayranlıkla izliyordum. O an düşündüm: İnsanların isimlerini sormak sadece bir tanışma başlangıcı değil, aslında nasıl bir bağ kurmak istediğimizin de göstergesiydi.
---
“Say Your Name Ne?”nin Arkasındaki Anlam
Yeni gelen kadın, hafif aksanlı bir şekilde adını tekrar etti. Ahmet Abi, hemen defterine yazdı; belki de yarın lazım olur diye. Emine Abla ise adını bir kere duydu, sonra gülümseyerek, “Sen bizim kız oldun artık” dedi.
Ben fark ettim ki, “Say your name ne?” aslında “Sen kimsin?” değil, “Senin hikâyen ne?” demekti. İsimler kimliğin kapısıydı, ama o kapıdan içeri girdiğinde gördüğün şey, karşındaki insanın ruhuydu.
O gün limanda üç farklı tarzda yaklaşım vardı:
- Ahmet Abi’nin çözüm odaklı, planlı soruları
- Emine Abla’nın empati dolu, yüreğe dokunan sözleri
- Benim ikisinin arasında gidip gelen, anlam arayışım
---
Strateji ve Empatinin Dansı
O akşamüstü hep beraber limandaki banklara oturduk. Ahmet Abi, kadına kasabadaki iş olanaklarını anlattı, hangi gün pazar kurulur, nereden alışveriş yapılır, hepsini tek tek sıraladı.
Emine Abla ise ona, kasabanın en güzel çiçek açan yerlerini, çocukların oyun oynadığı meydanı, yaz akşamlarında sahile kurulan çay tezgâhlarını anlattı. Birisi hayatı kolaylaştırıyordu, diğeri hayatı güzelleştiriyordu.
Ve ben o an anladım: İnsanların yanında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, bazen mantıklı çözümler, bazen de kalbi ısıtan sözlerdir. Biri eksik olunca, diğerinin anlamı tam olmaz.
---
Hikâyenin Bıraktığı İz
O genç kadın, kasabada kaldı. Adını artık hepimiz kolayca söyleyebiliyorduk. Ama onu bizim için özel kılan şey, adı değil, kurduğumuz bağ oldu. Ahmet Abi ona limanda iş bulmasına yardım etti. Emine Abla ise ona komşuluk etti, hastalandığında çorba getirdi.
Ben de her karşılaştığımızda, gülümseyerek “Say your name ne?” der gibi bakıyordum. Çünkü artık biliyordum; isim, insanın hikâyesine açılan ilk kapıydı. Ve o kapıyı nasıl açtığın, karşındakiyle kuracağın ilişkinin rengini belirliyordu.
---
Siz Nasıl Yaklaşıyorsunuz?
Forumdaşlar, siz daha çok Ahmet Abi gibi çözüm ve stratejiyle mi başlarsınız, yoksa Emine Abla gibi önce kalbe mi dokunursunuz? Tanışmalarda ismin ötesine geçip, karşınızdakinin hikâyesini anlamaya çalışır mısınız?
Belki de en doğrusu, her ikisini harmanlayabilmek. Hayat, hem sağlam adımlar hem de sıcak anlarla güzel oluyor.
Siz de anlatın, sizin “say your name ne?” anınız oldu mu?
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle, basit gibi görünen ama içine derin anlamlar sığdıran bir anımı paylaşmak istiyorum. Belki siz de okurken kendi hayatınızdaki benzer karşılaşmaları hatırlarsınız. Hikâye, bir ismin ardındaki bağ kurma çabasıyla başlıyor ama içinde insanın ruhuna dokunan çok şey var.
---
Kasabanın Yeni Misafiri
Yaşadığım küçük sahil kasabası, yaz kış sakinliğini koruyan, herkesin birbirini tanıdığı bir yerdi. Bir gün limanda, denizden yeni gelmiş teknelerin yanında otururken, kasabaya yeni taşındığını öğrendiğim bir genç kadınla tanıştım. Adını sormak için yanaştım. İngilizce konuşuyordu.
“Say your name ne?” dedim, belki biraz tuhaf bir karışım oldu ama gülümsedi. Adını söyledi, ama o an fark ettim ki isimden önce hissettiğim şey, onun da burada bizim gibi biri olma çabasıydı.
Yanımızda duran Ahmet Abi, hemen devreye girdi. Yıllardır limanda balıkçılık yapan, pratik zekâsıyla tanınan biridir. Onun yaklaşımı hep stratejik olur; “Nereden geldin, ne iş yaparsın, burada ne planlıyorsun?” diye sorar. İnsanların hikâyelerini çözmeye çalışır.
Oysa kasabanın gönül insanı Emine Abla da oradaydı. O, insanların önce duygusunu görür. “Yorulmuşsun galiba, uzun yol yaptın mı?” diye sordu yeni gelen kadına. Sesi, sanki yıllardır tanıdığı birine konuşur gibiydi.
---
İki Yaklaşım, İki Dünya
Ahmet Abi’nin soruları art arda geliyordu:
— Burada çalışacak mısın?
— Nerede kalıyorsun?
— Türkçe biliyor musun?
O, bilgiyle köprü kurmaya çalışıyordu. Eğer karşısındakini tanırsa, ona yardım etmenin yollarını daha iyi bulabilirdi.
Emine Abla ise başka bir yoldan ilerliyordu:
— Burada çok güzel gün batımı olur, ister misin birlikte izleyelim?
— Aç mısın? Sana ev yapımı börek getireyim.
O, hislerle köprü kuruyordu. Karşındaki kişinin kalbini ısıtarak bağ kurmayı seçiyordu.
Ben ise ortada bir yerdeydim. Bir yandan Ahmet Abi’nin sorularına hak veriyor, bir yandan Emine Abla’nın sıcak yaklaşımını hayranlıkla izliyordum. O an düşündüm: İnsanların isimlerini sormak sadece bir tanışma başlangıcı değil, aslında nasıl bir bağ kurmak istediğimizin de göstergesiydi.
---
“Say Your Name Ne?”nin Arkasındaki Anlam
Yeni gelen kadın, hafif aksanlı bir şekilde adını tekrar etti. Ahmet Abi, hemen defterine yazdı; belki de yarın lazım olur diye. Emine Abla ise adını bir kere duydu, sonra gülümseyerek, “Sen bizim kız oldun artık” dedi.
Ben fark ettim ki, “Say your name ne?” aslında “Sen kimsin?” değil, “Senin hikâyen ne?” demekti. İsimler kimliğin kapısıydı, ama o kapıdan içeri girdiğinde gördüğün şey, karşındaki insanın ruhuydu.
O gün limanda üç farklı tarzda yaklaşım vardı:
- Ahmet Abi’nin çözüm odaklı, planlı soruları
- Emine Abla’nın empati dolu, yüreğe dokunan sözleri
- Benim ikisinin arasında gidip gelen, anlam arayışım
---
Strateji ve Empatinin Dansı
O akşamüstü hep beraber limandaki banklara oturduk. Ahmet Abi, kadına kasabadaki iş olanaklarını anlattı, hangi gün pazar kurulur, nereden alışveriş yapılır, hepsini tek tek sıraladı.
Emine Abla ise ona, kasabanın en güzel çiçek açan yerlerini, çocukların oyun oynadığı meydanı, yaz akşamlarında sahile kurulan çay tezgâhlarını anlattı. Birisi hayatı kolaylaştırıyordu, diğeri hayatı güzelleştiriyordu.
Ve ben o an anladım: İnsanların yanında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, bazen mantıklı çözümler, bazen de kalbi ısıtan sözlerdir. Biri eksik olunca, diğerinin anlamı tam olmaz.
---
Hikâyenin Bıraktığı İz
O genç kadın, kasabada kaldı. Adını artık hepimiz kolayca söyleyebiliyorduk. Ama onu bizim için özel kılan şey, adı değil, kurduğumuz bağ oldu. Ahmet Abi ona limanda iş bulmasına yardım etti. Emine Abla ise ona komşuluk etti, hastalandığında çorba getirdi.
Ben de her karşılaştığımızda, gülümseyerek “Say your name ne?” der gibi bakıyordum. Çünkü artık biliyordum; isim, insanın hikâyesine açılan ilk kapıydı. Ve o kapıyı nasıl açtığın, karşındakiyle kuracağın ilişkinin rengini belirliyordu.
---
Siz Nasıl Yaklaşıyorsunuz?
Forumdaşlar, siz daha çok Ahmet Abi gibi çözüm ve stratejiyle mi başlarsınız, yoksa Emine Abla gibi önce kalbe mi dokunursunuz? Tanışmalarda ismin ötesine geçip, karşınızdakinin hikâyesini anlamaya çalışır mısınız?
Belki de en doğrusu, her ikisini harmanlayabilmek. Hayat, hem sağlam adımlar hem de sıcak anlarla güzel oluyor.
Siz de anlatın, sizin “say your name ne?” anınız oldu mu?