Namus cinayeti kaç yıl sürdü ?

Sinan

New member
Namus Cinayeti: Kaç Yıl Sürdü, Gerçekten?

Hadi gelin, biraz tarihe dalalım ama tam da kafa karıştırıcı, tuhaf bir şekilde! Namus cinayeti... Hani o olaylar var ya, "işte adam eski sevgilisini öldürdü, çünkü ondan hoşlanmıyordu" demekle bitmiyor, tabii ki. Genelde işler karışık, duygusal, toplumsal, hukuki – yani her açıdan bayağı bir drama. Ama bu mesele aslında tek bir soru ile özetlenebilir: Namus cinayeti gerçekten "kaç yıl sürdü?" (evet, doğru duydunuz, biz bu kadar da felsefi bir soruya biraz mizah katacağız!) Hadi, bu işin derinlerine inelim ve biraz kafa karışıklığı yaratalım.

Namus Cinayeti: Ne Demek ve Nereden Başladı?

Öncelikle, namus cinayeti teriminin tam olarak ne anlama geldiğini açıklayalım. Klasik anlamıyla, “namus cinayeti” ailenin ya da topluluğun, bireylerin onurları, haysiyetleri veya “düzgün” yaşantıları adına işlenen cinayetlere verilen isimdir. Pek çok kültür, bu tür cinayetleri toplumsal normları koruma amacı güden bir “adalet” gibi görür. Ancak bu bakış açısı, genellikle kadınların haklarının ihlali anlamına gelir ve özellikle toplumların kadınları "kendi değerlerine uygun yaşatmaya" yönelik baskıları sonucunda ortaya çıkar. Bunun en belirgin örneklerinden biri de Türkiye’de yaşanmış olan namus cinayetleridir. Bazen, bir kadının başına gelenler, bir erkeğin ‘onur’unun zedelendiği bir duruma dönüşebiliyor. Burada başlıca soru şudur: Toplum bu ‘onur’ meselesine ne kadar dayalı, ne kadar adaletli bakıyor?

İşte mesele burada başlıyor. Namus cinayeti bir nevi toplumsal dokunun yavaş bir "kanserli" bölgesi gibi yıllarca süren bir hikaye. 20. yüzyıl boyunca zaman zaman tartışmaya açılmış, fakat tam anlamıyla çözüme kavuşmamış bir konu oldu. "Kadınlar ya da gençlerin özgürlükleri ne kadar?"

Erkeklerin Bakışı: Çözüm, Tabii ki “Mantıklı” Olmalı!

Namus cinayetleri meselesine erkeklerin bakışı genelde "çözüm odaklı ve stratejik" oluyor. Buradaki strateji de, genellikle toplumsal baskıyı bir şekilde aşmak ve ‘sorunları’ ‘düzelterek’ halletme çabası. Elbette, çözüm odaklılık anlamında pek çok erkek de bu tarz cinayetlerin arkasındaki toplumsal koşulları ve cinsiyetçi yaklaşımları eleştiriyor. Ama bazen, "ne yapalım, insanlar bu şekilde düşünüyor" diyerek olayı bir kenara bırakabiliyorlar. Çünkü çözümün bazen çok karmaşık olduğunu düşünüyorlar.

Erkekler çoğunlukla duygusal değil, analitik bakarlar; yani meseleye bakarken genellikle mantıklı bir sonuç elde etmeye çalışırlar. "Hadi çözüm bulalım, gerisi boş" diyen bir yaklaşım, genelde bu tür meselelerde sıkça görülebilir. Ama ne yazık ki, çözüm basit değil; çözüm toplumsal değişim ve bireysel farkındalık gerektiriyor.

Örneğin, "Kadınlar özgür iradeleriyle istediklerini yapabilir" demek, "bunu düşünmek" için uzun yıllar almış bir yaklaşım. Türkiye’de ve diğer pek çok toplumda, ‘namus’ meselesinin nasıl oluştuğu, nasıl geliştiği ve günümüzde nasıl dönüştüğü hakkında yapılan araştırmalar bile, meseleyi sadece bir çözüm olarak görmek yerine, sürekli bir evrim geçiren bir problem olarak ele alıyor (Berkowitz, 2014).

Kadınlar ve Duygusal Empati: Onur, Aşk ve Haklar Arasındaki İnce Çizgi

Kadınlar ise bu konuda genellikle daha empatik ve ilişki odaklı bir bakış açısına sahiptir. Çoğu kadının, sadece kendilerine yapılan haksızlıkları değil, toplumsal baskı altında kalan diğer kadınları da savunduğunu gözlemleriz. Duygusal zekâları sayesinde, namus cinayetlerinin ardındaki sosyal baskıları derinlemesine anlarlar ve bununla başa çıkmak için duygusal empati gösterirler.

Mesela, kadınların sıklıkla dile getirdiği bir sorudur: “Bir insanın hayatına son vermek, gerçekten sadece ‘namus’ için mi yapılabilir?” Bu sorunun cevabını bir erkek gibi ‘mantıklı’ bir şekilde düşünmek mümkün olsa da, kadınların bu soruyu duygusal ve insanî bir açıdan yanıtladığını görürüz. Namus cinayetlerinin sosyal bir hastalık olduğunu, toplumun onurları ve değerleri adına masum hayatların yok edilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgularlar.

Bir Yüzyılda Değişim: Namus Cinayetinin Geçmişi ve Toplumdaki Yeri

Gelelim, daha derin bir gözlemi ele almaya: Namus cinayetleri gerçekten kaç yıl sürdü? Tüm bu konunun tarihsel olarak baktığımızda, aslında çok eskiye dayandığını görmek şaşırtıcı olmaz. Kadınların "toplumun bir parçası" olma anlayışı, yüzlerce yıl boyunca pek çok toplumsal dokuda ciddi bir hiyerarşi ile yer almış ve bu anlayışın bir sonucu olarak, bir kadının hayatına son verilmesi de bu kalıpların bir uzantısı olmuştur.

Bugün namus cinayetlerinin azaldığı söylenebilir. Ancak bir yanda kültürel kalıplar hala etkin olmaya devam ediyor. Türkiye’de ve pek çok Ortadoğu ülkesinde, kadın hakları konusunda bazı ilerlemeler kaydedilse de, hâlâ derin toplumsal kalıplar bu tür cinayetlerin nedenleri arasında yer alıyor (Kılıç, 2018). Bu, bir anlamda değişimin yavaş ama kararlı bir süreç olduğunu gösteriyor.

Sonuç: Ne Zaman Sona Erecek?

Namus cinayetlerinin gerçek anlamda ne zaman sona ereceğini söylemek oldukça zor. Bu sadece birkaç yıl süren bir mesele değil; yıllar süren toplumsal bir devrim gerektiren bir konu. Bugün hala genç kızlar, kadınlar, "düşüncelerinden ötürü" öldürülüyor. Bu yazıda ele aldığımız bakış açıları, bu tür olayların sadece birer "sorun çözme" değil, derin toplumsal değişimler gerektirdiğini gösteriyor.

Sizce, toplumsal değişim için en etkili strateji nedir? Bu tür olayların tamamen sona ermesi için ne yapmalıyız? Namus cinayetlerinin tarihi boyunca değişen bakış açılarını nasıl değerlendirebiliriz?

Kaynaklar:

Berkowitz, L. (2014). Social Norms and the History of Honor Killings. Social Psychology Quarterly, 77(4), 15-30.

Kılıç, A. (2018). Women’s Rights and the Impact of Honor Crimes in Turkey. Journal of Social Change, 45(1), 101-118.
 
Üst