İşyeri açma belgesi kimler alabilir ?

Melis

New member
İşyeri Açma Belgesi Kimler Alabilir? Eşitlik Söylemi Altında Görünmeyen Engeller

Sabahın erken saatlerinde mahalledeki küçük bir dükkânın kepengi kalkar, içeriden temizlik sesi gelir. Kimimiz bu sesin ardında bir girişim hayali, kimimiz ise yılların emeğini duyarız. Ama hiç düşündünüz mü, o dükkânı açabilmek için gereken “işyeri açma belgesi” herkes için gerçekten ulaşılabilir mi? Türkiye’de yasal olarak belirli şartları taşıyan herkes bu belgeyi alabilir; ancak “herkes” kavramı, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerle iç içe geçtiğinde bambaşka bir anlam kazanır.

Belgeye Giden Yol: Yasalar ve Gerçekler Arasındaki Boşluk

Resmî olarak işyeri açma belgesi, mesleki yeterlilik belgelerini tamamlayan, gerekli hijyen ve güvenlik eğitimlerini alan, vergi mükellefi olma şartlarını karşılayan herkes tarafından alınabilir. Ancak bu “herkes”, sosyolojik açıdan sınırlı bir grubu temsil eder. Çünkü belgeye erişimin ön koşulları—örneğin eğitim düzeyi, mali güç, bürokratik bilgi—toplumsal eşitsizliklerle doğrudan bağlantılıdır.

Kadınlar, göçmenler ve düşük gelirli bireyler için bu koşullar sadece idari değil, aynı zamanda yapısal engellerdir. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) 2023 raporuna göre, kadınların yalnızca %13’ü kendi işini kurabilmekte ve çoğu bürokratik süreçlerde desteğe ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, “belgeyi alabilir” demekle “belgeye ulaşabilir” arasındaki farkı ortaya koyar.

Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Mücadelesi

Kadınlar için işyeri açma belgesi sadece bir evrak değil; patriyarkal yapının karşısında bir özgürlük simgesidir. Ancak bu özgürlük çoğu zaman erkek egemen normlarla kuşatılmıştır. Kadın girişimcilerin büyük bir bölümü, özellikle küçük şehirlerde, “aile izni” veya “eş rızası” gibi yasal olmayan ama toplumsal olarak dayatılan bariyerlerle karşılaşır.

Bir kadın kuaförün ifadesiyle:

> “Belgeyi almak kolaydı, ama insanlara ‘bunu tek başıma yapıyorum’ demek en zoruydu.”

Bu söz, sistemin kadınların girişimciliğini yalnızca teknik değil, kültürel olarak da zorlaştırdığını anlatır.

Ekonomik olarak da tablo benzerdir. Kadınların sermaye birikimine erişimi sınırlıdır. Bankalar tarafından verilen işletme kredilerinde, erkeklere kıyasla daha düşük oranlarda kredi onayı alırlar. Bu durum, işyeri açma belgesi alsalar bile iş kurma süreçlerinde sürdürülebilirlik sorununa yol açar.

Erkeklerin Deneyimi: Güç, Baskı ve Çözüm Arayışı

Toplumda erkek girişimcilik, “doğal bir adım” olarak görülür. Ancak bu algı, erkeklerin üzerindeki ekonomik ve toplumsal baskıyı da artırır. Erkekler için işyeri açmak, çoğu zaman “ailesini geçindirme” misyonuyla özdeşleştirilir. Bu durum, başarısızlık korkusunu büyütür ve psikolojik baskıyı artırır.

Bazı erkek girişimciler, özellikle alt sınıflardan gelenler, yüksek sermaye gereksinimleri ve ağır vergi yükleriyle mücadele ederken kayıt dışı çalışmaya yönelmek zorunda kalır. Bu da uzun vadede yasal güvence eksikliğine yol açar.

Burada çözüm, “erkek dayanışması” değil; “toplumsal dayanışma”dır. Girişimcilik kursları, mikro kredi ağları ve yerel kooperatifler, cinsiyet ayrımı yapmadan herkesin erişebileceği şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Çünkü çözüm, bireysel çabada değil, ortak zeminde filizlenir.

Sınıfsal Eşitsizlik: Sermaye Eşiğinin Görünmeyen Duvarı

İşyeri açma belgesi almak için gerekli harç, eğitim ve belge ücretleri, düşük gelirli bireyler için ciddi bir mali engel oluşturur. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de gelir dağılımındaki en alt %20’lik kesim, yıllık gelirinin ortalama %5’ini belge ve bürokratik işlemlere harcamak zorunda kalmaktadır.

Sınıf farkı, sadece belgeye erişimde değil, belgeyi “kullanabilme” gücünde de kendini gösterir. Sermayesi olmayan biri, belge alsa bile işyeri açacak mekân, ekipman veya reklam bütçesine sahip değildir. Böylece eşit görünen bir yasa, pratikte eşitsizlik üretir.

Irk ve Göçmenlik: Görünmez Girişimciler

Göçmenler, özellikle Suriyeli ve Afgan kökenli girişimciler, Türkiye’de işyeri açma belgesi almakta en çok zorlanan gruplar arasındadır. Yasal ikamet, çalışma izni ve vergi mükellefiyeti gibi şartlar, bu kişiler için büyük bir bürokratik labirente dönüşür.

Bir araştırmada, göçmenlerin %60’ının “resmî izin almadan” küçük işletme açtığı görülmüştür. Ancak bu durum onları sürekli bir denetim korkusu içinde yaşamaya mahkûm eder. Irk temelli önyargılar da buna eklenir. Bazı belediyelerin, göçmenlerin başvurularını “güvenlik” gerekçesiyle geciktirdiği vakalar rapor edilmiştir.

Bu tablo, yasal düzenin etnik eşitsizlikler karşısında ne kadar yetersiz kaldığını gösterir. Girişimcilik, çoğu zaman “entegrasyonun anahtarı” olarak görülürken, bürokratik eşikler bu anahtarı ulaşılmaz kılar.

Toplumsal Normlar ve Neoliberal Bireyselleşme

İşyeri açma belgesine giden süreçte devlet, bireyi “girişimci özne” olarak konumlandırır. Neoliberal ideolojiye göre herkes kendi başarısının mimarıdır. Ancak bu bakış açısı, toplumsal eşitsizlikleri görmezden gelir. Kadınların ev içi yükü, alt sınıfın finansal güvencesizliği ve göçmenlerin dışlanması “kişisel yetersizlik” olarak yorumlanır.

Bu durum, hem bireyi suçlayan hem de dayanışmayı zayıflatan bir sistem yaratır. Oysa işyeri açma süreci, yalnızca bireysel bir girişim değil, kolektif bir hak mücadelesidir.

Forum Tartışması İçin Düşündürücü Sorular

- Sizce girişimcilik, gerçekten herkes için eşit bir fırsat mı, yoksa ayrıcalıklı bir azınlığın erişebildiği bir alan mı?

- Kadınların işyeri açma sürecinde karşılaştığı “görünmeyen izinler” sizce nasıl aşılabilir?

- Göçmenlerin girişimcilik alanındaki başarıları, sistemin dışından gelerek mi mümkün oluyor, yoksa bu bir direnç biçimi mi?

- Sınıfsal eşitsizlikleri azaltmak için belge süreçleri nasıl yeniden düzenlenebilir?

Sonuç: Belgeden Fazlası, Bir Toplumsal Duruş

İşyeri açma belgesi, yalnızca bir evrak değil; bir toplumun adalet anlayışının aynasıdır. Bu belgeye erişim, kimlerin “görülmeye değer”, kimlerin “bürokratik yük” olarak görüldüğünü ortaya çıkarır. Kadınlar, alt sınıflar ve göçmenler için bu süreç hâlâ bir mücadeledir.

Toplum olarak “herkes alabilir” demek yerine, “herkes eşit şekilde alabilir mi?” sorusunu sormamız gerekir. Çünkü girişimcilik, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda varoluşsal bir hak meselesidir. Gerçek eşitlik, bu hakkın herkes için erişilebilir hale geldiği gün başlayacaktır.
 
Üst